You need to enable JavaScript to run this app.

Skip to main content

Yazar: PeRi
[Resim: makale.png]Dün ayrıca hastam ayrıca de çok sevdiğim bir arkadaşım ziyaretime geldi. Fazla hoş kilo vermesi bundan fazla memnun olmasına karşın bütün öteki kilo verenlerde olduğu gibi bitmiş kilo alma korkusundan bahsetti. Böyle bir nefret olması olağan. Şimdiye değin yapılan katı bir takım rejimler ile ortaya çıkan ünlü yoyo etkisinin de bu korkudaki payı cok yüksek. Peki nedir bu yoyo etkisi? Bunu izah etmek için öncelikle obezite tanımını gerçekleştirmek zorunlu diye düşünüyorum.

Vücut yağ kitle ağırlığının normalin üstünde olmasına obezite denir. Obezite insan vücudunda bulunan tüm sistemleri -yürek ve damar sistemi, solunum sistemi, hormonal sistem, sindirim sistemi gibi- sinsice etkileyen ve çoğu manâlı rahatsızlığa zemin hazırlayan mutlaka tedavi edilmesi zorunlu bir hastalıktır. Sahiden bu tanımı cümbür cemaat biliyor, sonuçlarından kimsenin şüphesi değil fakat nedense aşırı kilo halen günümüzün en büyük problemi olarak duruyor. Uzun senelerdir olan tecrübelerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki kilo devretmek gerçekte sorun değil. En büyük sorun verilen bu kiloyu koruyabilmek. Çoğunlukla yapılan katı bazı rejimlerle çabuk kilo verilir. Ancak olağan yemeye başlandıktan kısa bir süre daha sonra seri bir şekilde verilen kilolar geri alınır. Biz bu sorunu cocukların oynadığı yoyo ya benzeterek ‘’ yoyo etkisi’’ diyoruz.

Ben her defasında açıklama etmeye çalıştığım şeyi tekrarlamak istiyorum. Yaratılışımız itibari ile istek yaratacak durumlar meydana geldiğinde enerji tüketim azalıyor ve aldığı eksik miktardaki besini bile son derece verimli kullanır ayla geliyor. Yani bir kişi çöle düştüğü zaman kilo vermesinden daha doğal bir şey yoktur. Cisim kitlesi azaldığı için günlük almamız gereken kalori ihtiyacı azalır. Eğer laf konusu kişiler diyetten sonradan yeniden eskisi dek kalorili yeme düzenine devam edecek olurlarsa vücudumuzdaki enerji verimliliğini kontrol eden hormonlar devreye girerek alınan her kalori yağ depolanmasında kullanılır. Tabii ancak kalori ihtiyacı azalmış olan bir ceset yalnızca kaybettiği kilo kaybını yerine koymakla kalmayıp, üstüne ilave edecektir. Benzer çöle düşmüş birey örneğine dönersek çölden kurtulduğu zaman bir daha çöle düşebilirim yeniden aç kalabilirim diyerekten aldığı her kaloriyi yağ olarak depolayacaktır.

Bu koşul gıda alışkanlığını oturtamamış kişilerde mutlaka görülecektir. Özellikle de olağandışı kalori kısıtlamalı diyetlerde bu durum sistemli bir başarısızlık olarak karşımıza çıkmaktadır.Diyet yaparken mutlaka kalori kısıtlaması yapılacaktır. Ama bunu yaparken dengelenmiş kontrollü dinç beslenme düzenini oturtarak yapmak gereklidir. Yani gerektiği dek protein, yağ ve karbonhidrat almanın yanısıra, bununla beraber gerektiğinde tatlı, içki ve çikolata elde etmek, sosyal hayatı bozmayacak şekilde minik düzen alışkanlıkları geliştirmekte bu sistemin bir parçasıdır.

Bütün bunların ışığında diyete karar verip uygulamaya başlamadan önce, yoyo etkisi ile karşılaşmamak için hedefi belirleyebilmek gerekiyor. Bugün fazla yaygın olarak kullandığımız boyla kilo arasındaki oranı belirleyen Beden Kitle Indeksi bu konuda bize yardımcı oluyor. Lakin kişinin yapısına, spor yapıp yapmadığına, ırksa kökenine ve ırkına kadar şartların değişmesi gösteriryor. Eğer yanlızca BKI dikkate alınarak bu hedefi belirlemeye çalışırsak Brad Pitt gibi bir yıldız fazla şişman, mehşur terminatör fazla kilolu olurdu. Sadece BKI ile ölçmek bizi fazla önemli yanılgıya düşebilir. Bu farkı belirleyebilmek için de gövde yağ kitlesini tespit ederek ideal kiloyu hesaplıyoruz. Beden yağ kitlesi nedir?

Etkin ve dinç kalabilmemiz için vücudumuzun belli oranda yağa ihtiyacı vardır. Yağlar, eklemlerimizin desteklenmesi, organlarımızın korunması, vitamin teminimiz, vücut ısımızın kontrolü, enerji rezervlenmesi (aç kalma halinde), gibi görevler üstlenmektedir. Bu yüzden vücudumuzda kayıtlı bir oranda yağ kitlesinin bulunması gereklidir. Artı yağ oranı önemli sıhhat problemlerine yol açarken, gereğinden eksik yağ ise hayati risk oluşturmaktadır. Şöyle fakat yağ oranı, kadınlarda %10-%12’nin, erkeklerde ise %5-%6’nın altına düşmemelidir. Eğer bu rakamların altına düşecek olursa fazla önemli bazı problemlerle karşılaşılabilir. Bilhassa günümüzde aşırı zayıflık hali sağlıklı olmakla karıştırıldığı bir dönemde bu durumun bilinmesi ve öneminin vurgulanması fazla önemlidir.

Bazen bakış de yanıltabilir. Çok güçsüz görünen bir birey Şekilde A ve B tipleri aynı kiloya sahiptirler. C ise daha hacimli ve daha yağlı görünmektedir. Üç tipin de yağ oranları ölçüldüğünde B ve C’nin yağ oranlarının bayağı düzeyde A'nın ise çok yüksek oranda yağ değerine sahip olduğu görünmektedir. Bu yüzden A cılız göründüğü halde risk grubuna dahildir.

İdeal kilo hedefine bu doğrultuda ve dengeli bir şekilde ulaşmış bir birey sağlıklı gıda alışkanlığını da devam ettirebiliyorsa şüphesiz yoyo etkisi ile karşılaşmaz. Sadece 8-10 kg kilo atamak yok her koşulda ilk kez belirlediğimiz kilo hedefini tutmak önemlidir. Bu hedefe dürüst şekilde yürümeyi öğrenmediğimiz sürece, her yaz sezonu başlangıcında mecazi anlamda sarıldığınız koltuk değnekleri (mucize şok diyetler, yiyecek yerine gecen uzay karışımları vs) aksayarak yürümeye devam etmemize niçin olacaktır.

Işık ve Sevgiyle kalın....

Dr Bilgin SILAN



İzmir Dahiliye uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın!

doktorsitesi
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: PeRi
[Resim: 123500_1517470200.png]Çağımızın hastalığı bunalımGünümüzün en manâlı hastalığı buhran!

Sağlıklı halk müziği, beğenilmeyen veya düş kırıklığına neden olan olaylar karşı, can sıkıntısı, endişe, hüzün, gibi hissi tepkiler verdiğinde, bu duygulara depresif duygular denir. Depresif duygular hayatın adi parçasıdır. Gündelik hayatta yaşanan keyifsizlik ve moral bozukluğunu depresyondan ayıran şey depresyondaki belirtilerin şiddeti ve süresidir.

Bunalım tanısı koyabilmek için kişinin şikayetlerinin en az iki haftadır sürüyor olması ve mesleki ve sosyal hayatını negatif yönde etkiliyor olması gerekir. Depresyonun tek bir nedeni yoktur. Aile köklerinin genlerinden geldiği gibi, sosyal faktörlerin etkileşimi ya da psikolojik nedenlerden dolayı ortaya çıkabilir.

Depresyon beyin kimyasının bozulmasıyla oluşur. Yani, beynimizin ürettiği serotonin, dopamin, noradrenalinin gibi kimyasallar aralarında dengesizlik olur.

Depresyonun esas belirtileri arasında karamsar, karamsar duygu durumu, karamsar düşünce, umutsuzluk, ümidini yitirme şehvetli, suçluluk hissi, hayattan tutku alamama, uyku ve iştah düzensizliği yer alır. Duygu durumunda, mutsuzluk, rahatsızlık, gerginlik, karamsarlık, nefret edilen şey ve kaygılar da olabilir. Aşırı derece öfkelenme olabilir. Birey hayattan tad alamamaz. Boşluk hissi olur, birey hiç bir şey yapmak istemez. Gelecekle ilgili negatif düşünceler olabilir. Geçmişte yaşanmış negatif olaylar sık sık akla gelir. Vicdan Azabı duygusal yoğun şekilde yaşanır. Uyarı bozulabilir. Amnezi oluşabilir. Ağır durumlarda ise birey kendine incitmek isteyebilir, intihar düşünceleri oluşabilir.

Buhran için tedbir alınmazsa 6 ile 24 ay sürer.

Depresyon tedavisinde, ilaçlar ve psikoterapi uygulanır.

Profesyonel yardım alınmadığı taktirde kronik ışık halkası gelme riski çok yüksektir.

İstanbul Psikoloji uzmanlarına gelmek icin tıklayın!

doktorsitesi
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: PeRi
[Resim: makale.png]Obezite bilhassa batı toplumlarında olmak üzere dünya genelinde görülen en büyük sıhhat problemlerinden biridir. Bir çok bilimsel çalışmada mortalite ve morbitideyi arttıran bir fazla hastalığın en önemli sebebi olarak obezite gösterilmiştir. Obezite için en yaygın olarak kullanılan ölçüm yöntemi VKİ(vücut kitle indeksidir). Kilonun boyun karesine bölünmesi ile elde edilen layık dir.

18.5-24.9 kg/m2 Bayağı bireyler

25-29.9 kg/m2 Artı şişman

30-40 kg/m2< Obez

40 kg/m2< Morbid obez

Ancak BMI nin artması defalarca obezite anlamına gelmeyebilir. Adale dokusu artı olan bir kişilerde vücut kitle indeksi yüksek çıkabilir. Vücut ağırlığındaki artışların kaynağını iyi anlamak için uzman değerlendirmesi önemlidir . Bel çevresi erkeklerde 102 cm, kadınlarda ise 88 cm ve daha artı ise obezite düşünülmelidir.

Obezite cerrahisinin yapılmasındaki başlıca kasıt kilo vermenin yanısıra obezitenin neden olduğu hastalıkların (DM, Yürek damar hastalıkları, Uyku apne sendromu vb…) gelişmesine engel olmaktır. Hastalıklar eğer ortaya çıkmışsa tedavi etmektir.

Tek başına veya çoğu etmen bir arada obeziteye sebep olabilmektedir. Bunlar kalıtımsal yatkıntlık, iç salgı bezleri ve metabolik hastalıklar, sosyal ve kültürel farklılıklardır. Temel olarak vücuda giren enerji miktarının yakılan miktardan artı olması obeziteye sebep olmaktadır.

Dünya genelinde yaklaşık 1,7 milyar birey artı şişman birey olduğu tahmin edilmektedir. USA da şart daha ciddi boyutlardadır. Nüfusun yaklaşık 2/3 fazla kilolu bunların da yaklaşık yarısı kadarı obez olarak sınıflandırılmaktadır.

Obezite cerrahisi son yıllarda dünyada yaygın olarak yapılmaktadır. İlk etkin obezite ameliyatı Amerika Birleşmiş Devletlerinde 1954 yılında Kremen ve Linner tarafından (jejunaileal baypass) yapılmıştır.

Ameliyatlar tesir mekanizmasına kadar 3’ e ayrılır.

Kısıtlayıcı ameliyat(ayarlanabilir gastric banding, sleeve gastrektomi)

Emilimi bozan ameliyatlar(Roux-en-Y gastrik bypass,küçük gastrik bypass)

Kısıtlayıcı ve emilimi bozan kombine ameliyatlar (duodenal switch,SADI-S)

CERRAHİ TEDAVİ KİMLERE YAPILMALIDIR?

Ameliyata yerinde hastaları seçerken aşağıdaki kriterlere göre karar vermekteyiz.

Vücut kitle indeksinin 40’ın üstünde olması ya da 35-40 aralarında olup eşlik eden hastalığın olması (hipertansiyon, diabetes mellitus, uyku apnesi, artrit).

Obezitenin en düşük 3 yıldır var olması

Hormonal hastalıkların bulunmaması ( Hipotiroidi, böbrek üstü bezi hastalıkları)

İlaç ve diyet tedavisine karşın, asgari 1 yıldır kilo verilememesi

Alkol veya ilaç bağımlısı olmamak

Hastanın uygulanacak yöntemi anlaması ve ameliyattan daha sonra armoni sağlayabilecek durumda olması

İstanbul Genel Cerrahi uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın!

doktorsitesi
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: PeRi
[Resim: makale.png]Geçmiş yıllarda bir birey ne kendisi, ne de çevresindeki herhangi biri için “ruh sağlığının bozuk” olduğunu dokundurma eden bir açıklama kullanmazdı. Çünkü herhengi birinin ruh sağlığının bozuk olması deliliğe kötüye işaret idi. Oysa son yıllarda çevremizde “bu iş, bu ilişki veya bu koşul ruh sağlığımı bozdu”, “ruh sağlığım gün geçtikçe bozuluyor”, ruhen dinç olduğundan emin değilim” gibi ifadeleri sıklıkla duyar olduk. Hatta daha harcıalem ve çekincesiz bir tasvir olarak algılanan ve kullanan “buhran” kelimesi, bütün bu ifadelerin yerini aldı. Artık 7’den, 70’e herkes, her gün, her lahza, her durumda “depresyona” giriyor. Daha bir gece önce barda sevinçle kahkalar atar bıraktığınız arkadaşınız ertesi gün telefonda “aşkımla tartıştık, ölüyorum, bitiyorum” veya “indirimler başladı ama kredi kartlarımın limitleri batmış çok beğendiğim iki ayakkabıyı alamıyorum” veya “bizim takım maçı kaybetti” gibi nedenlerle depresyona girdiğini söyleyebiliyor. Doğrusu depresyona girmek bu değin sudan sebeplerle oluşabilecek, o kadar de ciddiye alınmaması gereken çünkü kendiliğinden geçebilecek ve moralin bozuk olduğu her türlü durumu tanımlayan bir “şey” midir? Yahut kendimize ya da başkasına “buhran” teşhisi koymadan önce bunu ruh sağlığının önemli biçimde bozulması olarak görüp, tedavisi için mücâdele etmek mı gerekir?

“ Ruh sağlığı; bireyin kendisiyle, çevresini oluşturan kişilerle ve toplumla uzlaştırma içinde olması, kesintisiz denge, düzen ve uyum sağlayabilmek için gerekli çabayı sürdürebilmesi” dir.

Ruh sağlığımız, genel sağlığımızın göstergesi ve ayrılmaz bir parçasıdır. Bedenimizdeki her türlü fizyolojik değiştirme beynimizi ve ruhumuzu; beynimizdeki ve ruhumuzdaki her türlü değişiklik ise fizyolojimizi etkiler.

Yaşam amacımız olan “mutluluğa varmak”, becerikli ve üretken bir birey olmayı; bunu başarıya ulaşmak ise fiziksel olarak dinç olmanın ötesinde ruhen de sağlıklı olmayı gerektirir.

Hepimiz ara sıra duygu, düşünce ve davranışlarımızda tutarsızlık, uygunsuzluk veya yeteneksizlik gösterebiliriz. Ancak bu durum sürekli, şiddetli, bitmiş eden, verimli çalışmayı ve performansı olumsuz etkileyecek, kişiler arası ilişkilerin bozulmasına neden olacak biçim ve boyutta ise ruh sağlığımız bozulmuştur.

Dünyada 400 milyon civarında insan (Dünya afiyet Örgütü ve Sağlık Durumu Bakanlığı verileri 2004) Ülkemizde ise her dört kişiden biri ruhsal bozukluk ya da sorun yaşamaktadır. Günümüz hayat şartları ve zorluklar bu sayıyı her geçen gün daha da artırmaktadır. Fakat fizyolojik rahatsızlıkların, tanımlanıp, fiziksel ve bilimsel bir temele dayandırılması kolaylıkla yapılmasına karşın ruhsal sorunların soyut ve belirsiz kavramlar olarak algılanması devam etmekte, dolayısıyla tanı ve tedavisi toplumda yeterince önemsenmemektedir.

En küçük bedensel bir rahatsızlık belirtisinde gerek birey, gerekse çevresi endişeye kapılarak tanı ve tedavi için çaba harcarken ruhsal sorun yaşamış fazla eksik sayıdaki kişi bunu bir rahatsızlık olarak algılayıp, çare olma gereğini duyar. Yaşadığı sorunlar, sıkıntılar nedeniyle egzersiz verimi, performansı düşmüş, kişilerle ilişkileri bozulmuş, yaşamdan tat alamayacak derecede mutsuz birçok birey, bu durumunun çare edilebilir bir koşul olduğunu aklına bile getirmez ve yaşamını, üstesinden gelinebilecek bir rahatsızlıkla sürdürmeye çalışır. Ama ruhsal sorunların birçoğu, kalp, şeker ve hipertansiyon gibi tanımı, nedenleri, süreci, tedavisi ve sonuçları kesin rahatsızlıklardır.

İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın!

doktorsitesi
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: PeRi
[Resim: 3524873.jpg] Afiyet Bakanı Prof. Dr. Fahrettin Koca, geçtiğimiz aylarda Düzce'nin de arasında olduğu bir çok ilin vak'a sayılarında yüzde 50 çoğalma olduğunu duyurmuştu. Bu duyurunun ardından Düzce'de çeşitli tedbirler küskün, İçişleri Bakanlığı'da hafta sonları sokağa çıkma kısıtlamalarını başlatmıştı. Uygulanan kısıtlamanın ardındaki Düzce İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri kısıtlamanın olduğu günlerde ciddi şekilde uygulama yapmış, sokaklarda bulunan vatandaşları evlerine göndermişti. Alınan tedbirlerin ardından Düzce'de son 1 aylık dönem içerisinde korona virüs salgınında vak'a sayısı yüzde 60 oranında azaldı. Hastanelerde fakat yoğun bakım doluluk oranında da azalma olduğu öğrenilirken, kısıtlamalar ve tedbirlerin ardındaki vak'a sayılarının önümüzdeki haftalarda yüzde 80-90 arasında azalması bekleniyor.

Enes Bektaş

iha
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: PeRi
[Resim: 3525550.jpg] Standardizasyon Anlaşması STANAG Testleri

Nato ülkelerinin, askeri alanda bir standarda kavuşması için yapılan standardizasyon anlaşması olan STANAG, öbür çoğu testten oluşur. EUROLAB kadar profesyonel şekilde gerçekleştirilen Stanag testleri, ayrı prosedürlerden meydana kazanç.

Stanag Testleri;

• Çevre testi Stanag 4370

• Nato kuvvetleri malzemesi için tasarım Stanag 2895 (Deneme kriterlerinin tanımlanmasında dilekçe için aşırı iklim koşulları ve türev koşulları incelenir)

• Deniz elektrik ve elektronik ekipmanlar için elektromanyetik uyumluluk test ve prosedürü Stanag 4435

• Deniz elektrik ve elektronik ekipmanlar için elektromanyetik uyumluluk testi Stanag 4436

• Deniz elektrik ve elektronik donanım için elektromanyetik ahenklilik testi Stanag 4437

• Sınırlı radyo ve radar tarafından üretilen azami nato deniz operasyonel elektromanyetik ortamı Stanag 1307

• Elektromanyetik radyasyon testi Stanag 4234

• Elektrostatik boşaltma ortamı Stanag 4235

• Elektromanyetik radyasyon tehlike değerlendirmesi Stanag 4324

Stanag askeri deneme hizmetleri veren EUROLAB, bu nedenle yüksek performanslı ve nitelikli test hizmetleriyle, müşterilerine güvenli, hızlı ve mantıksal bağ gösteren hizmetlerine, profesyonel şekilde devam eder.

[IMG]cdn.iha/Contents/pool_file/2020/52/45362_8890524b-e2b3-497a-802c-ec715c96ad5b.jpg[/IMG]

iha
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: PeRi
[Resim: 3525402.jpg] D vitamininin bağışıklığı kuvvetlendirme ve Covid-19'dan koruyucu etkisinin yanında bu hastalığa yakalanmış bireylerin tedavi sürecine de katkı sunduğu belirtiliyor. Bu konuda önemli çalışmaları yer alan Muratbey Gıda Danışmanı Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu, Covid-19'un dünyanın çoğu bölgesinde çabucak yayılması, yüksek vefat oranları, hastalığın bulaşma yolları, seyri ve en iyi çare seçeneği konusunda bilim adamlarının harekete geçtiğini, konuya ilişkin çok yönü olan araştırmaların yapıldığını ve süratli bir şekilde paylaşıldığını belirtti. Garipağaoğlu şöyle devam etti:

“Filipinler'de yapılan bir çalışmada da Covid-19 ile enfekte olmuş 212 hastanın serum vitamin D düzeyleri ile klinik seyirleri arasındaki ilişki incelenmiş, sıradan 23.8ng/ml olan serum vitamin D düzeyinin kritik vakalarda asgari, hafif vakalarda en yüksek olduğu, D vitamini durumunun hastalığın klinik seyri ile kayda değer derecede ilişkili olduğu gösterilmiştir. Vitamin D düzeyindeki artışın klinik sonuçları iyileştirebileceği, en kötü sonuçları hafifletebileceği, azalmasının ise klinik sonuçları kötüleştireceği belirtilmiştir.”

Covid-19 ve öteki enfeksiyon hastalıklarından korunmak için kuvvetli bir bağışıklık sistemine sahip olmanın, bunun için de D vitamini düzeyinin olağan sınırlar içinde olmasının önemine dikkat çeken Garipağaoğlu, enerjik bir bağışıklık için yeterli ve değişik türden besinlerin tüketilmesi gerektiğini, adi bir D vitamini düzeyi için de güneş ışınlarından yeterince yararlanılması, eksikliğinde doktor kontrolünde destek alınması ve D vitamini ile zenginleştirilmiş besinlerin tüketilmesinin yardımcı olacağını ifade etti. Garipağaoğlu, “Birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi Türkiye‘de de D vitamini ile zenginleştirilmiş peynir ve benzerleri bulunmaktadır” dedi.

iha
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: PeRi
[Resim: 3525505.jpg] Son haftalarda hakem kararlarının ön plana çıktığı Hes Kablo Kayserispor, sahasında oynayacağı Konyaspor maçında hakem hatasına kurban gitmek istemiyor. Antalyaspor maçında 2 gol atan ve bu golleri VAR kararı ile geçerli sayılmayan Kayserisporlu Pedro Henrique, "İki golüm iptal oldu. İlk golde faul yoktu. Bunu hakem de söyledim. İkinci golü bilmiyorum. Bu maç geride kaldı ve önümüzde fazla kayda değer Konyaspor maçı var. Bu maçı kazanmak istiyoruz. Muhakkak hakem hatası ve adaletsizlik istemiyoruz" dedi.

Yüksel Yıkılmaz

iha
Forum: Futbol
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: PeRi
[Resim: 3519718.jpg] Tuzla Belediyesi'nin Koronavirüs sürecinde sosyal medya hesabı Instagram'dan başlatmış olduğu canlı yayınlara sanatçılar yoğun ilgi göstermeye devam ediyor.

Moderatörlüğünü Aslı Hünel'in yaptığı, "Aslı Hünel ile Rengarenk" programının bu haftaki konuğu artist Sinan Akçıl oldu. Programın birincil bölümüne Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı'da katıldı. Sinan Akçıl geçtiğimiz günlerde evinde ziyaret ettiği, İzmir depreminde yıkılan binanın enkazından 91 saat sonra kurtarılan Ayda bebeğin doğum gününü canlı yayında kutladı. Aslı Hünel'in Tuzla'da konserlerin ne süre başlayacağını sorması üstüne Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Printer,” Aşıları vurulacağız, yüzde 90 aşılanmaya eriştiğimiz zaman artık eskisi gibi sosyal mesafeye uyarı etmeden, sosyal hayatımızı sürdüreceğimiz bir Türkiye'yi her zaman beraber hayal ediyoruz. Çok iyimser olacak ama ben yaza içten daima beraber o günleri göreceğiz diye düşünüyorum” dedi.

“Tuzla halkı namına Tuzla'dan selamlar”

Aslı Hünel'in, canlı yayında Sinan Akçıl'ı yanına alarak Başkan Printer'ya sürpriz yaptı. Başkan Printer, Sinan Akçıl'a,” İstanbul'un bir ucundayız. İstanbul Tuzla'dan başlar diyoruz fakat burada bitiyor. Tüm Tuzla halkı adına Tuzla'dan selamlar” dedi. Sinan Akçıl ise Başkan Printer'yı tebrik ederek,” Çok güzel işler yapıyorsunuz. Sizi tebrik ediyorum. Aslı ve sizin adınızı duyunca ben de bu programda yer elde etmek istedim. Ben ‘Aşıyı olmam, aşıyı içerim' dedim. Bekliyoruz. Ondan sonradan da Tuzla'yı ayağa kaldırırız” dedi. Başkan Printer iyi yayınlar dileyerek ”Başta Aslı Hanım'ın birbirinden değerli çok konukları oldu. Bugün özellikle de sizin yazan, yüreğini ruhunu koyan, kalbini ve duygularını koyan ve söyleyen bir sanatçısınız. Itibar verdiniz. Tuzla'nn balık, köfte ve enginarı fazla meşhurdur” dedi.

Sinan Akçıl Ayda bebeğin doğum gününü kutladı

Binlerce vatandaşın izlediği yayın esnasında, İzmir depreminde yıkılan binanın enkazından 91 saat sonra kurtarılan Ayda bebeğin doğum gününü kutlayan Sinan Akçıl,” Aydacığımın bugün doğum günü. İzmir'de 80 saatten artı enteresan aşağıda kalan Ayda'nın doğum günü. Buradan doğum gününü kutluyorum. Babacığı Uğur Abi'nin ellerinden öpüyorum. Abisinin gözlerinden öpüyorum. Çok tatlılar. Melek olmuş annelerine bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum. Çok özel anlardı. Ayda, “Sinan Abi” dedi. Ben orada eridim zaten. “Sinan Abi bizim evimiz kırıldı” dedi. Bu beni çok etkilemişti. Baskı zamanlardı. Azerbaycan'a çok desteğim. Her Türk vatandaşının yapması gerektiği gibi” dedi.

iha
Yorumlar Yorum Yok
Yazar: PeRi
[Resim: 3524862.jpg] Prof. Dr. Feriha Öz Acele Durum Hastanesi Başhekim Yardımcısı Abdullah Kurt, “Orhan Kaide Hocamız dün gece hayatını kaybetti. 28 Kasım itibariyle Hastanemize gelmişti. İlerleyen zamanda durumu ağırlaşınca 9 Aralık itibariyle yoğun bakıma kaldırıldı. sonradan Akciğerinde tutulma laf konusu olunca yoğun bir süreç yaşandı "dedi.

Konu ile ilgili yorumlama yapan Prof. Dr. Feriha Öz Acil Şart Hastanesi Başhekim Yardımcısı Abdullah Kurt, “Orhan Kural Hocamız dün gece hayatını kaybetti. 28 Kasım itibariyle Hastanemize gelmişti. İlerleyen zamanda durumu ağırlaşınca 9 Aralık itibariyle yoğun bakıma kaldırıldı. daha sonra Akciğerinde tutulma söz konusu olunca yoğun bir işlem yaşandı. sonradan Akciğer yetmezliği tablosuyla entübe edilen hocamız maalesef Akciğer yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti. Bu durum bizim açımızdan da, hoca camiası ve akademik camiada üzücü bir koşul oldu. Hocamız, korona virüse kurban verdiğimiz hocalarımızdan biri oldu. Bütün yakınlarının ve Türkiye'nin başı sağ olsun” diye konuştu.

Prof. Dr. Orhan Kural kimdir Orhan Kaide, 1950 yılında İstanbul'da doğdu. Orta öğrenimini Kadıköy Maarif Koleji'nde tamamlayan Kural, 1972'de İTÜ Maden Fakültesi'ni bitirdi. Mayıs 1973'te burslu okuduğu New York Columbia Üniversitesi'nden Maden Yüksek Mühendisi, Eylül 1978'de ise "Hekim" unvanı aldı. İTÜ'de son dokuz yılı bölüm başkanı elde etmek üzere tam 44 yıl hizmet verdi.

Kaide, öbür ülkeleri tanıttığı 17 yolculuk kitabı ve Bu Kitap Diğer adlı bundan başka hatıra kitabı hazırladı. Kural, Matematik kitabını 2004 yılında yayınladı. Türkiye'nin öbür yerlerinde ve yurt haricen 42 kişisel resim sergisi açtı. Keza birincil ve orta dereceli okullar, üniversiteler, valilikler, belediyeler, sanayi kuruluşları, silahlı kuvvetler, polis iş yüksek okulları, yurtlar, rahatlık evleri, hastaneler, halk eğitim merkezleri, müftülükler, siyasi parti merkezleri, değişik derneklerde ve halka açık yerlerde 81 il ve ayrıca 60'a yakın ülkede çevre bilincine odaklanan 6000'e yakın konferans verdi.

[B]Aykut Baskı

 [/B]

iha
Yorumlar Yorum Yok

Hoşgeldin, Ziyaretçi

Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Forumda Ara

Forum İstatistikleri

Toplam Üyeler: 93
Son Üye: cambalkoncenter
Toplam Konular: 3,724
Toplam Yorumlar: 3,878

Kimler Çevrimiçi

Toplam: 42 kullanıcı aktif Bing, Google
0 Kayıtlı
» 40 Ziyaretçi

Son Aktiviteler

Kuzu İlikli Kemik Suyu Ür...

Son Yorum: aysuyigiter 6 saat önce

Motosiklet Zinciri Ürünle...

Son Yorum: aysuyigiter 7 saat önce

Maçka Reklam – Profesyone...

Son Yorum: Kenan06 04-19-2025, 03:36 PM

Global Kompresör ile Yeni...

Son Yorum: Kenan06 04-18-2025, 06:12 PM

Else Chiller: Endüstriyel...

Son Yorum: Kenan06 04-18-2025, 03:53 PM

Merdiven Korkuluğu

Son Yorum: nullsix 04-17-2025, 07:26 PM

Gassal dizisinin pedagoji...

Son Yorum: nullsix 04-16-2025, 08:00 PM

İzmir Temizlik Şirketi Ta...

Son Yorum: aysuyigiter 04-16-2025, 03:31 PM

BaskıFont: Reklam Baskı v...

Son Yorum: Kenan06 04-16-2025, 11:37 AM

İzmirde Profesyonel Hukuk...

Son Yorum: aysuyigiter 04-16-2025, 08:59 AM

İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Forumki.Com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.K'nın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur. Sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim bağlantısından bize ulaşıldıktan en geç 3 (üç) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmenlikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.