Bir zamanlar, adı bilinmeyen bir adam yaşardı. Adı olmayan bu adam, zamanda yolculuk yapabilen gizemli bir cihazın sahibiydi. Her gece, yıldızların altında, geçmişe doğru bir yolculuğa çıkardı. Yıldızlar, ona geçmişin sırlarını açığa çıkarırdı.
Bir gece, gökyüzünde parlayan yıldızların altında, adı olmayan adam yine zaman makinesine binerek geçmişe doğru bir yolculuğa başladı. Ancak bu sefer, normalden farklıydı. İçinde bulunduğu zaman dilimi, onun için yeni bir şeyler getirecekti.
Yolculuk başladığında, zamanın dokusu onun etrafında dans ediyordu. Geçmişin derinliklerine doğru hızla ilerlerken, aklında birçok soru vardı. Geçmişin gerçekten de değiştirilebilir olup olmadığını merak ediyordu. Belki de kader, değişmez bir gerçekti ve geçmişte yaşananlar, geleceği belirlemekte özgür olmayan bir zincir gibi onu bağlıyordu.
Sonunda, zaman makinesi durdu ve adam gözlerini açtığında kendini eski bir köyün ortasında buldu. Çevresine baktığında, insanların farklı zamanlardan geldiğini fark etti. Birçok farklı döneme ait kıyafetler giymiş insanlar, sokaklarda dolaşıyordu.
Adam, bu kalabalık arasında yürürken, bir düşünce onun zihnini işgal etti: "Geçmiş, sadece hatırladığımız gibi mi, yoksa değişebilir mi?"
Bir köşede, bir felsefeci grubu toplanmıştı. Onların arasına katılan adam, felsefi bir diyalog başlattı: "Geçmişin değişip değişmeyeceği konusunda ne düşünüyorsunuz? Yoksa her şey, bir zamanlar olduğu gibi mi kalmalı?"
Bir felsefeci, "Belki de geçmiş, bir akış gibi akıp gidiyordur ve biz sadece bu akışın içinde birer parçayız. Değiştirmeye çalışsak da, aslında sadece bu akışa dahil oluyoruz," dedi.
Başka biri ekledi, "Ancak belki de geçmişteki seçimlerimiz, şu anki durumumuzu etkiliyor ve bu nedenle geçmişi değiştirmek, geleceği değiştirmenin bir yolu olabilir."
Adam düşündü ve "Peki ya kader? Belki de her şey önceden belirlenmiştir ve ne kadar çabalasak da, sonuç değişmeyecektir," dedi.
Felsefeciler arasında tartışma devam ederken, adam içsel bir yolculuğa çıktı. Belki de geçmişi değiştirmek, sadece bir illüzyondu ve asıl önemli olan şey, geçmişten ders alarak şu anı daha iyi yaşamaktı.
Zaman geçti ve adam zaman makinesine binerek günümüze geri döndü. Artık geçmişi değiştirmenin ne kadar anlamlı olduğunu sorgulamıştı. Belki de gerçek önemli olan, şu anın değerini bilmek ve geleceği şekillendirmekti.
Ve o geceden sonra, adı olmayan adam, geçmişi değiştirmek yerine, şu anın değerini anlamak için zamanını harcadı. Belki de gerçek yolculuk, iç dünyamızdaki keşiflerdeydi ve zamanda geri dönmenin en önemli yolu, şu anı tam anlamıyla yaşamaktı.
Alıntı:Sadece her şeyimizi kaybetdikden sonra , gerçekten özgür olabiliriz ~